top of page

Lucid Dreams

  • groundedreamer
  • 24 Eyl
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 6 Ara

Yani, bilincinde olduğumuz, kontrol edip yön verebildiğimiz rüyalara verilen isim. Sıfır prodüksiyon bütçesiyle çektiğimiz, yönetmeni ve senaristi kendimiz olan özgün ve yaratıcı filmimiz. Ne harika bir özgürlük, ne harika bir süper güç, değil mi?


ree

Araştırmalar genellikle lucid dream'in çocukluk ve ergenlik dönemlerinde görüldüğünü söylüyor. 20 yaş ve öncesinde daha sık görülmesi kulağa her ne kadar büyüdükçe birçok oyun alanının elimizden alınması fikrini destekler gibi gelse de, bu yaş sınırlaması, büyüdükçe oyun alanlarını sağlıklı zeminlerde yaşatmayı başarabilen olgun yetişkinlerin umudunu öldürmesin. Rüyalar dışında da Oscar’a aday pek çok bağımsız film çekilebilir. Bu noktada, en iyi filmlerin konularının birbirinden epey farklı olduğunu, tek bir başarılı ya da başarısız film formu olmadığını ve ''iyi'' değerlendirmesinde sinematografik kriterlerin çeşitlilik gösterdiğini hatırlatmak isterim.


Şimdi, hayatında hiç lucid dream görmemiş ya da bir daha göremeyeceğini düşünenler için, şu ifadeye geri dönelim: Oyun alanlarını sağlıklı zeminlerde yaşatmayı başarabilmek... Bunun ne demek olduğunu 20’lerimde biri sorsa, cevap vermem tabii ki zor olurdu. Aklım yan anlamlara giderdi; ne de olsa oyun demek, heyecan demekti. Oyun oynamanın bir çocuk için salt mutluluk, bazen yaratıcılık, bazen keşif olduğunu anlamam, sanırım 30’lar sonrası bildiğim birçok kavramı tekrar masaya yatırıp, zihnimi bu kez bile isteye Locke’un “boş levhası”na çevirerek yaşadığım aydınlanmayla oldu. “Çocukluk ve gençlikte zaman daha hızlı akar,” derler ya; belki de bu yüzdendir ki o yaşlarda durup bu kavramları irdelemeye fırsat bulamıyor oluşumuz.


Hepimizin kişisel hayat çizelgelerinde, hayatla ilgili dertleri irdeleyip yeni keşiflere daldığımız aydınlanma noktaları aynı dönemlere denk gelmeyebilir. Ama evrensel olarak insan gelişim evrelerinin benzer olduğundan ve genç yetişkinlik döneminin 30 ile bittiğini kabul edersek, sanırım bu 30–65 arası açtığımız yeni dönemin neden bir öncekine göre çok daha zengin bir kişisel gelişim alanı sunduğunu anlayabiliriz. Bir mit değil yani. Bakış açısı değişiyor, hayattaki öncelikler, dertler değişiyor, elimizdeki malzemeler çeşitleniyor. Bazıları bitiyor, bazıları bozuluyor. Haliyle yaptığımız çorba aynı tatta olmuyor; bambaşka, yeni bir tarif oluyor elimizde.


ree

Fikirlerine çok değer verdiğim hocam Beliz Güçbilmez, derslerimizin birinde Kierkegaard’ın “Hayat ileriye doğru yaşanıyor ama geriye doğru anlaşılıyor.” sözünü hatırlattığında, bu müthiş tanımı uzun uzun irdelediğimi hatırlıyorum. Bir filmdeki gibi flashback’lerle geriye dönüp, ilk sahnedeki ana karakterimizin o güne kadar nasıl “o” olduğunu 1,5 saatte izlemiyoruz. Gerçek hayatta hayat, geriye değil, hep ileriye doğru yaşanıyor. Şu andan sonrası hep var; haliyle üzerine hep yeni şeyler ekleniyor, nefes aldığımız sürece… Oysa filmde perde kapanınca her şey sona eriyor.


Lucid dream’den farklı olarak gerçek hayatta bir de sorumluluk almak var. Bilim kurguyu fazla kaçırıp, sonunu düşünmeden ve hesaplamadan yaptığımız aksiyonlarda geri sarma olmadığından, çorbanın tadı hepten bozulabiliyor. O yüzden yaş ilerledikçe dediklerimizi daha iyi tartıp konuşuyor, arkadaşlarımızı daha dikkatli seçiyor, mevcut ilişkilerimize daha çok özen gösteriyor oluyoruz.


Bizi gerçekten neyin/nelerin mutlu ettiğini bilmemiz; ilgi alanlarımızı, bize huzur veren yerleri/kişileri/aktiviteleri, hayatımızın geri kalanında keşfedeceğimiz nice oyunda bize eşlik edecek kişileri iyi seçmemiz bu yüzden önemli. Seçimlerimizle neleri değiştirebileceğimizin boyutunu anlamak için hayata, lucid dream alegorisiyle yaklaşmayı öneririm. Farkındalık kazanırsak, akışa daha güzel yön verebiliriz. Bazı sahneler planda olmasa da, kontrol edebileceğimiz davranışlarımızla gidişata yön verebileceğimiz bir lucid rüyanın içine adım atabiliriz her gün. Bugün geciktiysek, yarınki rüyamızda hayal ettiğimiz senaryoya yaklaşmayı seçebiliriz.


Yorumlar


bottom of page